Büyük Demirkazık Doğu Duvarı — 1955 Alman rotası — 29 Temmuz 2020
Yazan: Özcan Kanbur: https://medium.com/@ozcnknbr/b%C3%BCy%C3%BCk-demirkaz%C4%B1k-do%C4%9Fu-duvar%C4%B1-1955-alman-rotas%C4%B1-29-temmuz-2020-471210c0611d
Sanıyorum ki BDK Doğu Duvarı’nın (1955 Alman rotası) hikayesi Eylül 2019’da Mangırcı Mahmuzu rotasını tamamladıktan sonra başlıyor. Biz yine Sumru’yla her fırsat bulduğumuzda yaptığımız gibi bizim için yeni hikayeleri, yeni planları, yeni maceraları tartışırken Doğu duvarı mevzu bahis yapıldı. Açıkçası ben biraz mesafeli yaklaşıyordum. Sanıyorum Sumru da öyle. Çünkü duvar ile ilgili çeşitli olumsuz söylemlerin etkisi altındaydık. Dahası Aladağlar’da yine o zaman karşılaştığımız Mücoyla (Mücahit Bilbay) sohbetimizde rotayı daha yeni tamamlamıştı ve anlattıkları rotaya olan karamsarlığımızı daha da artmıştı.
Özcan (Kanbur), Yavuz (Gültekin), Sumru (Tamer). Arkada Demirkazık Doğu Duvarı
Mangırcı Mahmuzu’ndan sonra Sumru’yla epeyce bir süre görüşememiştik. Gel zaman git zaman rota ile ilgili düşüncelerimiz meğerse tam tersine dönmüş. Zannediyorum, Reel Rock 14 sonrası, Şubat 2020, hep birlikte bir şeyler içmek için Beşiktaş’ta her zaman gittiğimiz bardaydık. Sumru’yla da o gün denk gelebilmiştik. Yine tabii yeni şeyler konuşulmaya başlandığı sırada benim aklımdan geçeni Sumru dile getirdi;
-O zaman BDK Doğu?? Ne dersin?
Güldüm tabii benim de tam o anda aklımdan geçiyordu, o söylemese ben yumurtlayacaktım. 😊
Sözleştik.
Planımız rotaya daha erken bir zamanda girmekti ancak araya giren pandemi süreci, karantinalar derken, ne güzelce antrenman yapılabildi ne de kondisyon kaldı. Bu sebeple önce kaybettiklerimizi geri kazanmak, adaptasyonu sağlamak için küçük bir Aladağlar çıkarması yapmaya karar verdik.
Açıkçası bu küçük çıkarma bize çok iyi gelmişti. Gerek motivasyon, gerekse adaptasyon için istediğimizi vermişti. Hikayesini ise Sumru kaleme aldı. Şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz: (https://medium.com/@sumru.tamer)
Zaten bundan çok kısa bir süre sonra Aladağlar’ın yolunu tekrar tutacaktık.
27 Temmuz 2020
Yavuz ve Sumru’yla Sıkışık’ta iyice sıkıştıktan sonra keyfimiz yerinde güle oynaya, Yavuz’un da alt ekip desteğiyle kampımızı Mevsimlik Göl’e taşıdık. Tabii orada beklemediğimiz bir manzarayla karşılaşmak bizi daha da keyiflendirdi. Göl kurumamıştı ve gayet büyükçeydi.
Daha iyisi olamazdı, tırmanacaktık ve kendimizi kızgın kayalardan serin(buz gibi!) göl sularına bırakacaktık. Yavuz’u tekrar Teke Pınarı’na uğurladıktan sonra 2 gün boyunca yapacağımız şeyi yapmaya başladık. Adeta while(1) döngüsü altındaydık. Duvara bakmak. Rotayı tartışmak. Topoya bakmak. Raporları okumak. Duvara bakmak…
Dürbünle rotayı izliyoruz
Öyle ki rüyalarımızda duvarı 3–4 kere tırmanmıştık bile ve artık bu tırmanışı gerçekle buluşturma vakti gelmişti.
29 Temmuz 2020
Malzemeler: 14 uzun ekspres, 2 cordolette, 1 tam cam ve takoz set, 9 sikke, iki çekiç, 4 kilitli, bırakma perlonları, bivak, kafa fenerleri, iki ilkyardım battaniyesi, 5 lt su, 2 lider çantası, tada yemek/ısıtıcı, çok aburcubur, içlikler, kaz tüyü montlar, teknik montlar, ilkyardım çantası.
Demirkazık Doğu Duvarı 1955 Alman rotası topo
Bir önceki gün malzemeleri rota dibine bırakmıştık. Her zaman olduğu gibi az biraz uykuyla sabah 3 sularında uyandık. Hızlıca ağıza tıkıştırma metoduyla kahvaltıyı halledip yola koyulduk. Sabahın maviliğinde ilk ip boyuna girdik.
Daha uyku sersemliği üzerimdeyken, ilk ipe -uzaktan bariz gözüken çatlağın hemen dibinden- lider girip ayılma işlemini yaptım ve yukarıda, ayrık kayada 1 sikke ve 1 takoz taştan istasyon aldım. Hızlıca Sumru’nun gelmesiyle liderliği devredip vakit kaybetmeden 1. Kilit olarak nitelendirilen ip boyuna devam ettik. Keyifli ve garip hareketlerle geçilen bir ip boyu olduğunu söylemeliyim. Hızlıca sabit sikkelere klip yaparak 2 sabit sikkeden istasyonla 2. İp boyunu bitirdik. Bu noktadan sonra duvarın en soluna kadar running-belay yaparak çanağa ulaştık. Running- belayin sonlarındaki o boşluklu yan geçişe değinmeden olmaz; beklediğimden çok daha boşluklu hatta benim duvarda hissettiğim tek boşluk hissinin yegane noktası. Kendini aşağıya sallandırıp devam etmek, şimdi düşününce çok keyif veriyor. 😊 (Orada vermemişti.)
Çanaktan sonrası için, (2. kilit olarak nitelendirilen etap) aslında bacadan gitmek veya slab etaptan gitmek gibi bir tercihimiz yoktu. Duruma bakacaktık ve gözümüze ne keserse demiştik. Ancak raporlarda okuduğumuz “2 sabit sikkeden çanakta istasyon” bilgisi bizi o sikkeleri bulmaya kanalize etti. Nitekim bulduk. Ancak bu noktada bacadan gitme fikri çok baskın geldi. Çünkü baca hemen 2–3 metre yukarımızda ve sağımızda başlıyordu, ancak slab etap biraz aşağımızda, baktığımız açıdan çok çirkin gözüküyordu. Bacayı tercih ettik.
Sumru lider gitmeye başladı. (saat 09:15 civarı) Bacaya girmeden 1 yaylı takoz attı. Görece zayıf ayaklar ve sağ el açık pinch tutuş ile bacanın içine girmek bence ip boyunun en zor hamlesi, sonrası daha kolay. Sumru ip boyunun sola kıvrılmasını görerek ve daha önce Batur Kürüz’ün toposunda bu ip boyunu ikiye böldüğünü bilerek, askı istasyon ile beni yanına aldı. Askı istasyonda malzeme değişmek ve ip kontrolünü sağlamak bizi epeyce yavaşlattı. Sonradan bu yavaşlamanın bivaklamamıza neden olacağını tabii ki bilmiyorduk.
Sumru’nun lider olarak devam ettiği bacanın 2. kısmında, Sumru’nun elinde ancak dengeli bir şekilde(!) yol verebildiği büyük bir kaya parçası kalması dışında zorlayıcı bir kısım yoktu diyebilirim. Bu ip boyunun sonunda iki sabit sikkeden istasyon alıp sonra slablardan sağa geçişle sete vardık. Büyük sete çıkıp baca mevzusunu kapattıktan sonra kule sistemlerinden running-belay ile duvarı sağa doğru kesmeye başladık. Burada ufak bir kaybolma yaşadık. İran plakasına gelmeden hemen önceki kuleyi aşmaktansa yukarıdaki mağaramsı bölgeye yöneldik. Nedense benim aklımda bu mağaradan geçiliyordu diye kalmıştı. Mağaraya çıkınca fark ettik ki plaka biraz ileride ve aşağımızda kalmıştı. Gerisin geri dönmeyip kolay ama emniyetsiz şekilde ileriye ve aşağıya doğru tırmanıp İran plakasına vardık.
Askı istasyon ve bu küçük kaybolmadaki vakit kayıpları, plakaya varış için deadline olarak belirlediğimiz saat olan 14.00’a bizi oldukça yaklaştırmıştı. Plana göre eğer ki 14.00’dan sonra plakaya varacak olursak buradaki rahat yerde bivak yapacaktık. Plakaya saat 13.30’da ucu ucuna vardık.
Rahatlamayıp, devam ettik.
İran plakasında 2 bolttan istasyon alıp ip açmaya karar verdik. Bu noktada ben lider gitmeye başladım. 2 kere ip açtığımız güzel ve keyifli baca etaplarını tırmanıp tekrar running-belay ile duvarın en sağ kısmına kadar vardık ve Kuzey Doğu hattına bağlandık. Burada Batur Kürüz’ün toposunda sikke gözüken ve dik olarak devam edildiği belirtilen kısımda da ip açıp akıcı ve kolay bir tırmanışla ip boyunu tamamladık. Tekrar running-belay bölümlerine başladık. Ta ki en sondaki bacaya kadar.
En sağda yatık olan kulvar-bacaya değil bir solundaki bacaya girmeye karar verdik. Yani uzaktan görünen siyah 3 bacanın en sağındakine. Lider yükselmeye başladım. (19.45) Tırmanışı çok keyifli, iyi malzeme alan, yer yer sabit sikke bulunan baca işte bu baca. Lakin havanın iyice kararmasıyla ben ancak 2 tane sikke görebilmiştim.
Bacada çürüklük yer yer olsa da geneli gayet sağlam. Yine de iyice kontrol ettiğim (-i sandığım) sağ el tam kilit etapta koptu. Kilidin hemen girişinde bir sabit sikke olması ve çok sağlam bir takoz atmış olmam beni çok rahatlatmıştı. Ancak tutamağın kopması sonrası, sol el ve sol ayakta kalarak ufak bir swing hareketi, ip boyunun devamı için tedirginlik yaratmadı dersem yalan olur. 😊
Baca sonunda 2 numara yaylı takoz ve 1 sikkeden istasyon ile Sumru’yu yanıma almıştım. Hava artık iyice kararmıştı. Zirvenin 30–40m kadar altında olmalıydık. Fakat karanlıktan dolayı sanki çok daha fazla var gibi görünüyordu.
Buradan yaklaşık 5m sağa geçip görece güzel setten (bizim bivak noktamız olacak olan ve 3 popo uzunluğunda, 1.5 popo genişliğinde, aşağı meyilli ve sırt yaslamalı setçikten)yukarıya gidelim mi gitmeyelim mi, buradan mı acaba diye düşünmelerimiz, karanlığın da etkisiyle bivak kararı alarak son buldu.
Zİrvenin hemen altında bivak
Herhalde sıcaklık olarak, bu yükseklikte bundan daha konforlu bir bivak geçiremezdik. Sabaha karşı ufak üşüme anları dışında gayet sıcak geçtiğini söylemeliyim.
Sabahın ilk ışıklarıyla bivakladığımız setin tam da doğu zirvesinin sadece 30–40 metre altında olduğunu fark ettik. Hoş, devam etseydik de inişe geçmeyip zirvedeki bivak yerinde bivaklayacaktık.
Bivaklamak için çaktığımız lost-arrow sikkeyi ve takılı karabinayı çıkaramayıp bizden sonrakilere bıraktık. (Onlar da sökememişler, başkasına hediye olarak kaldı artık.)
Velhasıl zirveye çıkıp rotayı tamamlamanın verdiği keyifle tebrikleştik, sarıldık, fotoğraflandık, zirve defterine notumuzu düştük. Bizden sonraki tırmanacak olan arkadaşlarımızı düşünerek bir küçük hediye bıraktık ve dönüş yoluna koyulduk.
Öncesinde, İstanbul’da, sorularımızla” birazcık” darladığımız, rotayı daha önce çıkmış olan dostlarımıza, abilerimize tekrar teşekkür etmekte fayda var. Gerek tarifler gerekse tecrübelerini paylaşmaları bizim için çok değerliydi! Ve pek tabii bize malzeme konusunda destek olan adını sayamayacağımız kadar çok kişiye teşekkür ederiz. Yavuz’a da hem kamp hem de şehir desteği için ayrıca teşekkür ederiz.
Özcan Kanbur
Follow
1
1